Körlük Nedir?
Körlük, görme yetisinin tamamen olmaması ya da büyük ölçüde kaybedilmesidir. Bilindiği gibi görme işlemi, ışığın gözlere gelmesi – ön segmentten geçerek retinaya düşmesi – buradan da görme siniri ya da optik sinir ile beyne aktarılması – beyinde anlamlandırılması aşamalarından oluşur. Bu aşamaları gerçekleştiren organlardan herhangi birinde veya birkaçında hasar oluşması veya organın tamamen olmaması gibi durumlarda körlük ortaya çıkar. Görme yollarında sonradan, yaralanma ya da çeşitli hastalıklarla sorun çıkabileceği gibi tamamen doğuştan da olabilir. Yasal körlük, kişinin iyi gören gözünde gözlük veya kontakt lensle düzeltmeye rağmen yüzde 10’dan az görme veya 20 dereceden daha dar bir görme alanı olarak tanımlanır.
Körlük önlenebilir mi?
Dünyada en az 10 milyon kişinin, aslında önlenebilir nedenler yüzünden görme yeteneğinden yoksun kaldığı sanılmaktadır. Öyleki, bazı hastalıklar, optik sinire baskı yaparak görme alanını daraltmaya başladığında, hastanın bunu kendiliğinden tespit etmesi neredeyse imkansız gibidir. Düzenli olarak yapılan göz muayeneleri ile erken teşhis edildiklerinde ise görmeyi azaltmaları durdurulabilir.
Körlüğe yol açan hastalıklar
Trahom, Cüzzam, Şeker hastalığı (diyabet), Glokom, Katarakt, Retina Dekolmanı, Doğuştan (konjenital) körlüklerin genellikle tedavisi yoktur.
Görme Engellilerin Yaşadığı Sorunlar
Günümüzde görme engellilerin, görmekten daha büyük engellerle karşı karşıya oldukları açıktır. Onlara uygun iş imkanları yaratılamadığı gibi günlük yaşamlarını devam ettirirken de fazlasıyla engelle karşı karşıya kalmaktadırlar. Oysa ki, eğitim, öğretim, sağlık gibi temel haklardan yararlanmak herkesin hakkıdır ve bunları kullanırken engellerle karşılaşılmamalıdır.
Görme engellilerin yaşadıkları sorunlar
* Trafik ışıklarında sesli uyarı sistemi olmaması
* Esnafların kaldırımlara tezgah açması
* Arabaların kaldırımlara park etmesi
* Otobüslerde duraklardan önce sesli uyarı sistemi olmaması
* Görme engellilerin takip etmesi için kullanılan sarı çizginin üzerinin araçlarla veya tezgahlarla işgal edilmesi.
* Ağaçlar elektrik direkleri trafik levhaları belirli bir düzende göre dikilmemiş olması
* Arabaların kaldırımlara çıkmasını engellemek amacıyla yapılan mantarların görme engellilerin takılıp düşebileceği seviyede olması
* Kaldırım yüzeylerinin ve yolların su biriktisi oluşturacak şekilde düz olmaması
* Trafik levhalarının görme engellilerin çarpabileceği yükseklikte olması
* Ağaçların alt kısımlarının görme engellilerin çarpabileceği şekilde budanması
GÖZ SAĞLIĞI TAVSİYELERİ
* Gözlerinizi ovuşturmayın.
Eğer böyle bir alışkanlığınız varsa derhal bırakın. Zararsız gibi görünen göz ovuşturması keratokonus hastalığına neden olmaktadır.
* Hijyene dikkat edin.
Göz alerjisi olarak bilinen Konjonktivit hastalığı, ortak makyaj malzemesi kullanımından, temiz olmayan ellerimizden ve ortak kullanılan havlulardan bulaşmaktadır.
*Düzenli muayene olun.
Rutin bir göz muayenesi ile sadece göz hastalıkları değil, diyabetten yüksek tansiyona kadar birçok hastalık erken teşhis edilebilmektedir. Yılda en az bir kez göz muayenesi olun.
*Bu belirtilere dikkat
Geçici bile olsa görme kaybı, çift görme, renklerde solukluk, gözde ışık çakmaları gibi belirtiler acil olarak müdahale gerektirir. Bu belirtilere rastladığınızda ertelemeden göz hekimine başvurun.
GÖZ DAMLASI NASIL KULLANILIR?
* Ellerinizi iyice yıkayın
* Başınızı arkaya yatırın
* Gözünüzün alt kapağını hafifçe aşağı çekerek damlayı damlatın
* Göz damlasının ucunu asla gözünüze değdirmeyin
* Damlayı damlattıktan sonra gözünüzü 15 saniye kapalı tutun
En fazla körlük yapan hastalık
Glokom dünyada en fazla körlük yapan, ancak tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Peki nasıl tedavi edilir?
Glokom yani göz tansiyonu hiçbir belirti vermeyen sinsi bir hastalık olarak biliniyor. Ancak düzenli göz muayenesi sırasında yapılan ölçümler ile tespit edilebiliyor. Zamanında teşhis edilip kontrol altına alınmadığı durumlarda körlüğe kadar varabilen görme kayıplarına yol açıyor.
Glokom, halk adında bilinen ismiyle göz tansiyonu hayatın her döneminde görülebiliyor. Kısaca göz içi basıncının yükselmesiyle görme sinirinde oluşan tahribat olarak tanımlanıyor. Hastalık hiçbir belirti vermiyor, ancak düzenli göz muayenesi sırasında yapılan ölçümler ile tespit ediliyor. Bu nedenle de gözün sinsi hastalığı olarak nitelendiriliyor.Zamanında teşhis edilip kontrol altına alınmadığı durumlarda ise körlüğe kadar varabilen görme kayıplarına yol açıyor.
En fazla körlük yapan hastalık
Glokom dünyada en fazla körlük yapan, ancak tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Glokomda erken teşhis çok önemlidir. Çünkü glokom, erken dönemde tedavisi yapılabilen, geciktiğinde ise tedavisi mümkün olmayan bir göz rahatsızlığıdır. Sinsi ilerleyen bu hastalık, hastaların yüzde 90ında hastanın herhangi bir şikayeti olmadan ancak göz hekimi tarafından muayene sonucu ortaya çıkarılabilmektedir. Geriye kalan yüzde 10 glokom hastası şikayeti nedeniyle göz hekimine başvurmaktadır.
Risk Grupları
Genellikle 45 yaş sonrasında, ailesinde glokom hastalığı olanlarda, şeker hastalarında, yüksek miyopisi olan hastalarda, düzenli tedavi edilmeyen hipertansiyonlu hastalarda, uzun süre kortizon tedavisi altında olanlarda glokomun görülme riski daha yüksek olmaktadır.
Normal bir insanda gözün içindeki göz içi basıncının 10-20 mm Hgdir. Ancak göz içi basıncı 20nin üzeri olan her hastada glokom olmayabilir. Örneğin; oküler hipertansiyon dediğimiz hastalar vardır ki, bunların göz içi basınçları 20nin üzerindedir. Ama göz sinirinde problem yoktur. Yalnız bilinmelidir ki, oküler hipertansiyon hastalarının yüzde 25i daha sonra glokom hastalığına yakalanabilmektedir. Bu nedenle bu hastaların 6 ayda bir göz hekimine başvurmaları gerekmektedir.
Teşhis ve Tedavi
Glokom hastalığının erken teşhisi, teknolojik imkanlar sayesinde günümüzde kolaylıkla yapılmaktadır. En etkili teşhis, normal yıllık göz muayeneleri sırasında göz içi basıncının ölçülmesi ile olmaktadır. Diğer teşhis yöntemleri arasında; göz dibi muayenesi, bilgisayarlı görme alanı, NFA ve TopSS yer almaktadır.
Tedavi; hastalığın teşhis edildiği andaki göziçi basıncı değeri ve görme sinirindeki hasar derecesine göre düzenlenir. Tedavinin esas amacı göziçi basıncını normal değerlerde tutarken, görme siniri ve dolayısıyla görme derecesini korumaktır. Glokomun bulunduğu devreye göre düzenlenecek tedavi sırasıyla; medikal tedavi, lazer tedavisi ve cerrahi tedavidir.
Önemli duyu organlarımızdan biri olan gözlerimizin sağlığı oldukça önemlidir. Gözlerin sağlığına her yaşta dikkat edilmeli ve belirli aralıklarla göz muayenesine gidilmelidir. Herhangi bir tehlike karşısında gereken tedbir alınmalıdır. Gözlerin periyodik kontrolleri yapılmalı görmenin ve gözün sağlıklı olduğundan emin olunmalıdır. Zira farkında olmadığınız göz problemleriniz olabilir. Genetik dahi olsa ileri yaşlarda ortaya çıkabilir. Bazı vakalarda bunu görebiliyoruz. Kişide uzun yıllar göz problemi olmazken bir anda ortaya göz sorunu çıkabiliyor. Bunun çeşitli sebepleri olabiliyor. Genetik büyük ölçüde etkili olmakla beraber birçok çevresel faktör de bunu etkilemektedir. Stres dahi gözlerimizin bozulmasına sebep olabilmektedir. Aslında bu anlatılanlara baktığımızda esas olanın tam manasıyla sağlığımıza dikkat etmek olduğu görülmektedir. Nasıl ki stres yalnız gözleri etkilemekle kalmayıp günlük yaşamımızda da birçok probleme yol açmaktaysa; bu ve bunun gibi ruhsal, psikolojik sağlığımız da dahil olmak üzere tam anlamıyla sağlığımıza gereken önemi vermemiz gerekmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün sağlık tanımı da bu şekildedir. DSÖ’ye göre sağlık; yalnızca mikrop, bakteri, hastalık, sakatlık durumuyla alakalı olamayıp aynı zamanda kişinin bedensel, ruhsal ve sosyolojik olarak tam bir iyilik halinde bulunmasıdır. Bu yüzden nasıl genel sağlığımız için stresten vs. uzak durup gerekli tüm özeni gösteriyoruz, aynı şekilde göz sağlığımız için de tüm bunları bilip uygulamamız gerekmektedir. Göz sorunu dediğimiz her zaman masumane sorunlar olmayabiliyor. Sağlığımızda problem çıkması durumunda bazı sebeplere bağlı olarak gözlerde körlük dahi meydana gelebilir. Gözlerimiz birçok hastalığa bağlı olarak kör olabilir. Eğer zamanında teşhis ile müdahale edilirse bu önlenebilir.
Körlük doğuştan olabilmekte veya geçirilen bir hastalık ya da kaza sonucu sonradan meydana gelebilmektedir. Körlük görme yetisini kısmen veya tamamen kaybedilmesidir. Tam körlük ise karanlığın ışıktan ayrılamaması durumudur. Kısmi körlük ise gözlerin birinde veya her ikisinde de görme yetisinin kaybetme aşamasına gelmesidir.